Travma, insanoğlu tarihi kadar eski bir olgudur. Bunun en büyük nedeni ise ölümün var olması gösterilmektedir. Bu kapsamda ölüm korkusu da bir travma olarak değerlendirilmektedir. Travma, insanın bedensel ve ruhsal sağlığını derinden etkileyen, tehdit eden, yaralayan olayları isimlendirmek için kullanılmıştır. Hayatımızda kalıcı diyebileceğimiz izler bırakan, kazalar, felaketler, derin korkular, güçsüz olduğumuzu düşündüren ruhsal olaylar bizi uzun bir süre tesiri altında alabilmektedir. Bu gibi olaylar, “travma ya da travmatik durum” olarak açıklanmaktadır. Bu olaylar, kişilerde önemli derecede psikolojik sorunlara yol açabildiği gibi fiziksel yaralanmalara da sebebiyet verme olasılığı oldukça yüksektir. Neticede, travmatik olaya maruz kalan o kişi için hiçbir şey eskisi gibi olamayabilmektedir. Vücutta gerginlikler, kasılmalar olmak üzere ağrılar, uyku bozuklukları birbiri ardına gelebilmektedir. Bu hususlar nedeniyle kişilerde depresyon ortaya çıkması olasıdır.
Travma, kontrol dışında olan ve hayatımızın herhangi bir anında gerçekleşen acı verici ve şiddetli bir olay olarak da açıklanabilmektedir. Fakat her kişide her olay aynı etkiyi oluşturmamaktadır. Kişinin travmaya uğraması için o olayı yaşamak zorunluluğu yoktur. Herhangi birinin yaşamış olduğu bir olayı görmesi veya duyması da ilgili kişide travmatik bir etki oluşturabilmektedir. Kişi, bu içine düşmüş olduğu durumdan kurtulamaz ve baş edemez hale gelebilmektedir.İnsanlar, yaşamış olduğu travmatik olaylardan sonra, sağlıklı düşünemeyip, karar veremez hale gelebilirken korku, öfke, üzüntü dolu bir durum içinde de olabilmektedir. Örneğin; yıllar önce köpek saldırısına uğramış olmak, bir daha köpek sevmemeye ve köpekten korkmaya neden oluyorsa kişi travmatik bir deneyim yaşamış olabilmektedir. Netice olarak, yaşamak, yaşanan duruma maruz kalmak ya da herhangi bir riskin var olabilme ihtimali bile insanın travmatize olmasına neden olabilmektedir. Bu duygularla başa çıkılamaması durumunda kişide travma sonrası stres bozukluğu ortaya çıkabilir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB); travmatik bir olay deneyiminden sonra oluşabilecek ruhsal bir rahatsızlıktır. Doğal afet, savaş, işkence, cinsel taciz, beklenmedik ölümler, ölümcül hastalıklar yaşayan, gören veya başkasından öğrenen kişilerin TSSB ortaya çıkması mümkündür.
Travma, söze dökülmesi zor bir durumdur. Birey, travmayı dile getirerek aynı korkuyu tekrar yaşamak istemeyecektir. Düşüncelerimize hapsolmamız durumunda korku ve dehşet içinde yaşamaya mecbur kalmış oluruz. Hapsedilen her dehşet ve korku gün gelir psikolojik bir problem olarak ortaya çıkabilir. Travma, dipsiz bir kuyudur ve o kuyunun içinden ne çıkacağı belli değildir. Fakat bilmeliyiz ki çözümsüz de değildir.
TSSB’nin tedavisinde, EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme), Travma Odaklı Bilişsel Davranışçı Terapi ve ilaç tedavisi etkin yöntemlerdendir. TSSB, psikoterapi ile başarılı şekilde tedavi edilebİlmektedir.
KAYNAKÇA
Özen, Y. (2017). Psikolojik travmanın İnsanlık kadar eski tarihi. The Journal of Social Science, 2(1), 2–16.
Özgen, F., ve Aydın, H. (1999). Travma sonrası stres bozukluğu. Klinik Psikiyatri, 1(34-41).
Solmuş, T. (2015). Travma psikolojisi. Nobel Yaşam. 34-76.
Commentaires